Türkiye’nin en kalabalık şehri İstanbul’da trafik kabusu sürüyor.
Şehrin her köşesinde saatler süren trafik sıkışıklıkları, vatandaşları adeta canından bezdiriyor.
Her geçen gün daha da farklı bir boyuta evrilen bu yoğunluk, dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir boyuta ulaştı.
“SIKIŞIKLIK GİTGİDE ARTIYOR”
İstanbul Okan Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Başkanı Doç. Dr. Selim Dündar, “Karayolu Güvenliği Günü ve Trafik Haftası” dolayısıyla yaptığı açıklamada, İstanbul trafiğinin kapasiteyi aşan taşıt talebi nedeniyle tıkandığını söyledi.
Buna hatalı park, şerit ihlalleri ve manevraların da eklendiğini aktaran Dündar, “İstanbul’da olsun başka herhangi bir bölgede olsun bir sıkışıklık yaşıyorsak bunun temel sebebi aslında trafikte bütün yollarımızın belli bir kapasitesinin olması. Bu kapasitenin üzerinde bir araç talebi olduğu zaman trafik sıkışmaya başlıyor ve taşıt sayısı arttıkça sıkışıklığın şiddeti de gitgide artıyor.” dedi.
Doç. Dr. Dündar, trafik ihlalleri, hatalı parklar ve manevralar ile şerit değişikliklerinin sıkışıklığı artıran diğer unsurlar olduğunu anlattı.
“TRAFİKTE HARCANAN ZAMAN MADDİ OLARAK KARŞIMIZA ÇIKIYOR”
Trafik sıkışıklığının çok boyutlu bir ekonomik kaybı olduğuna dikkati çeken Dündar, “Trafikte harcadığımız fazladan her 10-15 dakika veya 1 saat bize maddi bir karşılık olarak dönüyor. Bunu hesaplamanın çeşitli yöntemleri var. Bir ülkenin veya trafik sıkışıklığı yaşanan bölgenin gayrisafi yurt içi hasılasının bu bölgede çalışan nüfus oranına bölünmesiyle bir dakikalık zaman kazancı veya kaybının parasal karşılığı kabaca hesaplanabiliyor.” diye konuştu.
Dündar, yakıt ücreti, araç yıpranması, çevre kirliliği, kaza riski ve psikolojik etkilerin de trafik maliyetlerini artıran diğer unsurlar olduğunu, İstanbul Ticaret Odası (İTO) ile İstanbul Teknik Üniversitesinin (İTÜ) bu konuda çalışmalar yaptığını aktararak şöyle devam etti:
İstanbul’daki trafik sıkışıklıklarının maliyeti yıllık 6 milyar dolar olarak hesaplanmıştı. Tabii bu değerleri güncellemek de gerekiyor. Son 10 yılda pek çok şey değişti. Teknolojik gelişmeler yaşadık. Sürücüsüz taşıtlar ve elektrikli taşıtlar hayatımıza girmeye başladı. Mikromobilite sistemleri girmeye başladı. Aslında bunu güncel bir veriyle tekrar değerlendirmek gerekiyor. Kabaca 6-7 milyar dolar civarında bir ekonomiye olumsuz etkisi olduğundan bahsedebiliriz.
Geçen yılki uluslararası bir araştırmada İstanbul’un trafik yoğunluğunda dünyada ilk sırada yer aldığına işaret eden Dündar, “İstanbul’da yaşayan biri trafikte 1 yılda 105 saatini fazladan süre olarak geçiriyor. Bu süreyi kişinin farklı aktivitelerde değerlendirmesi ve ekonomiye olumlu katkı sağlaması mümkün olabilirdi.” ifadelerini kullandı.
“ÇÖZÜM ALTYAPIYI BÜYÜTMEK DEĞİL, TALEBİ YÖNETMEK”
Doç. Dr. Selim Dündar, kentteki trafik yoğunluğunun sadece yeni yollar açmakla giderilemeyeceğini anlattı.
Elde belirli bir yol altyapısı, kavşağı, alt ve üst geçidin bulunduğunu dile getiren Dündar, “Bu altyapıyı geliştirmek, yeni yollar ve tesisler yapmak bize bir çözüm gibi görünse de burada aslında bir sorunu ötelemiş oluyoruz. Yani bir kavşakta iyileştirme yaptığınız zaman bir ilerideki veya gerideki kavşakta daha büyük sorunlara neden oluyorsunuz. Ek bir şerit inşa edip trafiği rahatlattığınızı düşünürken 5 sene sonrasında çok daha fazla bir taleple karşılaşmanın ve daha büyük bir trafik sıkışıklığına neden olmanın yolunu açmış oluyorsunuz. Burada yapılması gereken talebi yönetmek için çeşitli uygulamalar yapmak.” dedi.
Çözüm için İstanbul’da çalışma saatlerinin düzenlenmesini de öneren Dündar, şu ifadeleri kullandı:
İstanbul’da genelde sabah ve akşam trafiğin zirve saatleri var. Sabah zirvesi çok daha etkili olabiliyor. İnsanlar genelde işlerine veya okullarına gitmek için benzer saat aralığını tercih ettiği için saat 7-9 aralığında trafik sıkışıklıkları çok üst düzeye ulaşabiliyor. Burada çeşitli stratejiler geliştirerek, özel sektörün de desteğini alarak, farklı iş başlangıç saatleri, mesai saatleri geliştirilebilir. Örnek vermek gerekirse bazı kurumlar mesaiye saat 6’da başlayıp saat 14’te bitirebilir. Kimilerinin çıkış saati erken olur, geç olur. Bu tarz stratejiler geliştirip zirveyi daha dağıtmak, yumuşatmak mümkün. Ama en temel iyileşmeyi özel araç kullanım oranını düşürerek geliştirebiliriz. Özellikle toplu taşımaya olan talebi artırabilirsek, özel araç kullanımından vazgeçirebilirsek önemli bir etki sağlayacaktır. İstanbul’a baktığınız zaman ortalama bir araç içinde 1,5 kişi yolculuk yapıyor. Yani 5 kişilik bir standart otomobili düşünürsek bunun 5 kişilik kapasitesi yerine 1,5 kişilik bir kapasiteyi kullanıyoruz ve trafikte aşırı bir araç yoğunluğuna neden oluyor.
Dündar, toplu taşımayı kullanmaya teşvik etmenin yolunun da hizmet düzeyini, kalitesini, konforunu arttırmaktan geçtiğine işaret etti.
“TRAFİK İHLALİ NORMALLEŞTİ, 60 BİNDEN FAZLA CAN KAYBETTİK”
Trafikte Haklarım Derneği Başkanı Yasemin Usta ise Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre trafik kazalarının yüzde 89’unun sürücü kusurlarından kaynaklandığını söyledi.
“Trafik ve Güvenlik Kuralları Araştırması” raporundaki bazı verileri de aktaran Usta, en çok kazaya sebep olduğu düşünülen bazı ihlallerin istatistiklerde çok düşük oranlarda yer aldığını anlattı.
Usta, TÜİK verilerine göre en çok kazaya neden olan ihlallerin ilk sırasında aşırı hızın geldiğini, onu “şerit ihlalleri”, “kavşaklardan geçiş önceliğine uymamak”, “arkadan çarpma”, “dönüş hataları” ile “kırmızı ışık ihlali”nin takip ettiğini kaydetti.
Araştırmada, sürücülere sorulduğunda “Zaman kazanmak”, “Bir yere gecikmemek” veya “Acelem vardı” gibi cevapların verildiğini kaydeden Usta, “50 kilometrelik bir yolu 85 kilometre hızla gittiğinizde 35 dakikada varıyorsunuz. 100 kilometre hızla giderseniz 30 dakikada, 120 kilometre hızla giderseniz 25 dakikada varıyorsunuz. 5-10 dakika kazanabilmek için gerçekten hayatımızı riske atmaya değer mi?” diye sordu.
Güvenli trafik bilincinin olmadığının altını çizen Usta, 2015’ten bu yana trafik kazalarında 60 binden fazla kişinin hayatını kaybettiğini, 3 milyondan fazla kişinin ise yaralandığını sözlerine ekledi.