Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın, ‘İmar Planı Değişikliğine Dair Değer Artış Payı Uygulama Yönetmeliği’ yayımlandı. Buna göre, uygulama imar planı değişikliğiyle taşınmazlarda oluşan değer artışının yüzde 90’ının kamuya ‘değer artış payı’ olarak kazandırılması ve plansız büyümenin önüne geçilmesi hedefleniyor.
Resmi Gazete’de 22 Kasım’da yayımlanan yeni yönetmeliği DÜNYA’ya değerlendiren Denge Değerleme, Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Arslan, yönetmelikle, imar planlarında yalnızca belirli parseller lehine rant oluşturacak kısmi değişiklikler yapılmasının ve bu yolla plan bütünlüğünün bozulmasının önüne geçilmek istendiğini söyledi.
Plan bütünlüğünün bozulması alt yapıyı da etkiliyor
Plan değişikliğinin şehircilik ilkeleri ve kamu yararı gereği kaçınılmaz olduğu durumlarda ise ortaya çıkacak rantın öncelikle kamuya ve dolayısıyla topluma geri dönmesinin hedeflendiğine işaret eden Ahmet Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Plan bütünlüğünün bozulması, yalnızca yapı yoğunluğunu değil; yollar, parklar, otopark alanları, sosyal donatılar, elektrik, su, doğalgaz, yağmur suyu hatları gibi tüm altyapı yatırımlarını doğrudan etkileyen kritik bir sorundur.
Yoğunluğun plansız biçimde arttığı alanlarda mevcut altyapı yetersiz hale geliyor, yeni hatların döşenmesi, kapasite artışları ve güçlendirme çalışmaları gündeme gelmektedir. Bu altyapı maliyetleri ise kamu bütçesinden, dolayısıyla da vatandaşlarımızın ödediği vergilerden karşılanmaktadır. Bu nedenle kanun koyucu, plan değişiklikleri ile oluşan değer artışının önemli bir kısmının, bu yatırımları yapacak olan ilgili kamu kurumlarına ‘değer artış payı’ olarak yönlendirilmesini ve böylece kamu yararının güçlendirilmesi öngörülüyor.”
Bölge ölçeğini zorlayan yapılaşmalar azalır
Yeni düzenlemenin etkilerinin, yaşadığımız çevrede ve günlük hayatta da görülebileceğine işaret eden Ahmet Arslan, bu etkileri şöyle anlattı: “Plan bütünlüğünü bozan ‘tek tük devasa yapılar’ azalacak. Mevcut doku ile uyumlu olmayan, bulunduğu bölgenin ölçeğini zorlayan yapılaşma örneklerine çok daha seyrek rastlanacaktır. Bir sabah ansızın karşımıza çıkan inşaat iskeleleri azalacak. Deniz, park gören veya nitelikli manzaraya sahip konutlarımızda, bir sabah uyandığımızda manzaramızı tamamen kapatan bir inşaatla karşılaşma ihtimalimiz önemli ölçüde düşecektir. Bu durum hem yaşam kalitesini hem de uzun vadeli değer beklentisini daha öngörülebilir hale getirecektir.”
Gayrimenkul değerinde aşırı dalgalanmalar önlenir
Plan bütünlüğündeki bozulmaların azalmasının, sokak ve mahalle ölçeğinde daha tutarlı bir yapılaşma düzeni ortaya çıkaracağı değerlendirmesinde bulunan Ahmet Arslan, “Bu da mahalle duygusunu güçlendirecek, aidiyet hissini artıracaktır. Gayrimenkul değerleri aşırı dalgalanmak yerine daha sağlıklı bir zeminde oluşacak. Ani ve öngörülmeyen plan değişikliklerinin azalması ile birlikte, yaşadığımız bölgelerdeki gayrimenkul değerlerinin, piyasa dinamikleri ve şehircilik ilkeleriyle daha uyumlu, kabul edilebilir ve yaşanabilir düzeylerde seyrettiği gözlemlenecektir. Yönetmelik, hem kamu yararının korunması hem de şehirlerimizin daha dengeli, adil ve öngörülebilir bir imar düzenine kavuşması açısından önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir” diye konuştu.
Emlak vergisiyle karıştırılmamalı
Emlak vergisine konu değer artışı ile plan değişikliğinden kaynaklanan değer artışının birbirine karıştırılmamasının büyük önem taşıdığına vurgu yapan Arslan, sözlerine şöyle devam etti: “Emlak vergisindeki artış; taşınmazın piyasa koşullarında doğal olarak değer kazanmasının, belirli oranlar üzerinden vergiye yansıtılması sonucu ortaya çıkıyor. Konut türü taşınmazlarda emlak vergisi, büyükşehir belediyesi sınırları içinde beyan edilen değerin binde 2’si, diğer bölgelerde ise binde 1’i oranında hesaplanıyor. Oysa değer artış payı; plan değişikliği ile imar haklarında sağlanan ilave avantajın yarattığı ekstra değer artışına ilişkin olup, mahiyeti ve hesaplama yöntemi emlak vergisinden tamamen farklıdır.”
Tek taraflı mali yük doğmaz
Önemli bir diğer hususun da imar planı değişikliklerinin maliklerin tamamının talebiyle gerçekleştiğine işaret eden Ahmet Arslan, “Dolayısıyla taşınmaz maliklerinin bilgisi dışında, tek taraflı ve sürpriz bir mali yükümlülük doğması söz konusu değildir. Tüm bu gelişen süreçlerin kat maliklerinin başvurusu ve bilgisi dahilinde ilerlemektedir” açıklamasında bulundu.


