Pandemi sonrasında çalışma hayatında hibrit ve uzaktan çalışma modeline geçiş, ofis ve ofis mobilyalarına bakışı da kökten değiştirdi. Paylaşımlı ofislerde teknoloji entegrasyonlu, mobil ve çok amaçlı ürünler ön plana çıkarken, evden çalışanlar için ergonomik, kompakt ve akustik çözümleri sektörün yeni normali oluyor. Bu da ofis mobilyaları sektörünü klasik üretimden teknoloji odaklı tasarımlara yönlendiriyor. Ofis Mobilyacıları İş Birlikteliği Derneği Başkanı Murat Özkardeş, ofislerin artık birer “buluşma noktası” haline geldiğini, bu dönüşümün de mobilyaları “akıllı” hale getirdiğini belirtti.
Çalışanların ofise artık sadece “iş yapmak” için değil, iş birliği geliştirmek ve odaklanmak için geldiğini ifade eden Özkardeş’e göre, bu değişimle birlikte ofis mobilyaları sessiz alanlar yaratan panellere ve dış dünyadan izole özel kabinlere dönüştü. Özkardeş, “Renk tercihleri, malzeme kombinasyonları ve tasarım dilinde de kullanıcı deneyimi odaklı yeni bir dönem başladı. Üreticiler artık kişiselleştirilebilir, mobil, akıllı ve çok amaçlı ürünleri portföylerine dahil etmek zorunda. Bu da sektörde büyüyen bir Ar-Ge ve inovasyon kültürü yarattı” diye konuştu.
Türkiye ofis mobilyaları sektörünün son 10 yılda ciddi bir ölçek ve yetkinlik kazandığını dile getiren Özkardeş, “Bugün Türkiye fiyat-performans dengesi, hızlı üretim kabiliyeti ve lojistik avantajıyla Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da bölgesel bir tedarik üssüne dönüşmüş durumda” dedi. 2024 verilerine göre, ofis mobilyaları sektöründe 15 bin 390’nın üzerinde firma faaliyet gösteriyor. 60 bin kişiye istihdam sağlayan sektör, 2010’da da 59 ülkeye yaklaşık 180 milyon dolarlık ihracat yaparken, 2024’te 176 ülkeye 1.9 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi.
Sektörün yüksek ihracat potansiyelinin önündeki en büyük engeli döviz kuru oynaklığı, hammadde maliyetlerindeki öngörülemez artışlar ve bazı ithal yedek parçalara uygulanan yüksek vergiler olarak sıralayan Özkardeş, bu zorlukların aşılması için ihracatçı firmalara hammadde alımında KDV muafiyeti gibi finansman desteklerinin sağlanmasını talep etti. Bölgesel ihracat geliştirme merkezlerinin kurulması gerektiğini ifade eden Özkardeş, , kalite standartlarına uyumsuzluk nedeniyle yaşanan güven kayıplarının tüm sektörün kapılarını daralttığına da dikkat çekerek, kalite odaklı üretimin teşvik edilmesi gerektiğini vurguladı.

Konfor, verimlilik ve teknoloji ile birleşti
Murat Özkardeş, ofis mobilyalarında trendleri şöyle özetledi:
Sensörlü mobilyalar: Çalışanların duruşunu takip eden, oturma-kalkma zamanlarını hatırlatan akıllı masalar ve koltuklar.
Modüler yapı: Hibrit çalışma düzenine uyum sağlayan, kolayca yer değiştirebilen ve genişleyebilen esnek tasarımlar.
Entegre teknoloji: Kablosuz şarj üniteleri, gizli multimedya bağlantıları ve teknoloji destekli ürünler artık standart haline geliyor.
Sürdürülebilirlik: Küresel markaların karbon nötr hedefleri doğrultusunda geri dönüştürülmüş plastik, ahşap ve metal kullanımı bir standart haline geliyor.
“Sürdürülebilirlik tercih değil pazara giriş şartı”
Gelecek 5 yılın en büyük belirleyicisinin sürdürülebilirlik olacağını söyleyen Murat Özkardeş, “Avrupa pazarının karbon ayak izi, geri dönüştürülebilir malzeme ve enerji verimliliği konusundaki sıkı regülasyonları, Türk üreticileri bu alana yatırım yapmaya zorunlu kılıyor. Ancak sektör genelinde standartların oturması için daha fazla teşvik ve bilinçlendirme gerekiyor. Sürdürülebilir üretim, önümüzdeki dönemde yalnızca bir tercih değil, pazara giriş şartı haline gelecek” dedi.

Küresel pazar 130 milyar dolara ulaşacak
Sadece Türkiye’de değil dünya genelinde hızla büyüyen bir sektör olan ofis mobilyaları pazarının 2024 sonu itibariyle 88 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştığı tahmin ediliyor. Yıllık ortalama yüzde 5-5.5 arasında bir büyüme beklenen sektörün 2032 yılına kadar 115 ile 130 milyar dolarlık bir hacim yaratması bekleniyor. Coğrafi dağılıma bakıldığında ise, Asya- Pasifik en büyük ve en hızlı büyüyen pazar. Özellikle Çin ve Hindistan’daki ticari inşaat patlaması ve yeni ofis kurulumları bu bölgeyi lider yapıyor. Kuzey Amerika, teknolojik entegrasyonlu ve yüksek segment ergonomik ürünlere olan talep nedeniyle değer bazında en büyük ikinci Pazar. Avrupa ise sürdürülebilirlik, çevre dostu malzemeler ve sertifikalı ergonomik tasarım talebinin en yoğun olduğu bölge.
KOBİ’lerin ancak %10’u yerli tasarımla çalışıyor
Tasarım ve Ar-Ge konusunda en güçlü adımları büyük ölçekli firmaların attığını belirten Özkardeş’e göre, ancak sektörün genelinde hâlâ gidilecek önemli bir yol var. “Küçük ve orta ölçekli üreticilerin yaklaşık yüzde 10’u yerli tasarımcılarla aktif çalışırken geri kalan büyük bölüm, uluslararası fuarlardaki örneklerden ‘esinlenerek’ ürün geliştirmeye çalışıyor” diyen Özkardeş, bu durumun da sektörün global rekabetteki potansiyelini sınırlandırdığını belirtti. Özkardeş, “Sektör derneklerinin Ar-Ge merkezleri kurması, yeni mezun tasarımcıların sektöre hızlı entegrasyonunu sağlaması ve firmalara ortak tasarım havuzları sunması büyük bir kaldıraç etkisi yaratabilir. Bu model hem tasarım ekosistemini güçlendirir hem de üreticilerin yenilikçi ürün geliştirme kapasitesini artırır” dedi.


