Balıkesir Sındırgı beşik gibi sallanıyor.
Artan bu hareketlilik vatandaşları korkuturken, uzmanlar ise analizlerle bölgedeki durumu anlattı.
İTÜ Emekli Öğretim Üyesi ve Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz, son dönemde Sındırgı, Gördes ve Simav çevresinde gözlenen sismik hareketliliği ve bu depremlerin olası nedenlerini kaleme aldı.
DETAYLI ARAŞTIRMALARLA BELİRLEMEK MÜMKÜN
Depremler yer altında magmanın veya sıcak suların hareketi, volkanların patlaması, büyük boşlukların çökmesi gibi farklı nedenlerden dolayı oluşsa da büyük ve yıkıcı depremler, fayların hareket etmesi (kırılması) ile oluşmaktadır.
Fayın kırılması, yerin derinliklerindeki (ülkemiz için genellikle 10-15 kilometre) odak noktasında başlayıp ve çevreye yayılır. Ülkemizdeki faylarda, deprem 6-6.5 büyüklüğünü geçerse, kırılma yüzeye kadar ulaşır ve yüzey kırığı oluşturur. Daha küçük depremlerin enerjisi nispeten düşük olduğundan bunlarda fay kırığı yüzeye ulaşamaz, yer altında kalır. Bu nedenle, örneğin 4.0 veya 5.0 büyüklüğündeki bir deprem için “Diri fay haritasında burada fay yok niçin deprem oluyor?” sorusu, konunun yeterince anlaşılmadığını gösterir.
Öte yandan bazı faylar, birkaç yüz yılda bir deprem üretirken bazıları binlerce yılda bir deprem üretir. Bu tür depremler genellikle tarihi kayıtlara geçmez ve yüzeyde izleri varsa bile zamanla silinir. Bu tür fayları belirlemek, belirlense dahi aktif (diri) olup olmadıklarını anlamak ancak son derece detaylı araştırmalarla mümkündür.

DEPREM FIRTINALARI NASIL OLUŞUR
Magmanın hareketi nedeniyle oluşan depremler o yöredeki mevcut fayları zorlayarak kırılmalarına neden olur, bu da sınırlı bir bölgede deprem fırtınaları yaratır, nadir olarak da volkanların patlaması ile sürerler. Bunun en iyi örneklerden biri 2025’in başlarında gerçekleşen Santorini-Kolombo sismik etkinliğidir. Burada magmanın yeraltından yüzeye birkaç kilometre yaklaşacak şekilde yükselmesi sınırlı bir alanda kısa sürede bazılarının büyüklüğü 5.0’e varan 25 binden fazla depremin oluşmasına neden olmuştur.
Bir faya uygulanan gerilme fay bloklarının birbirine sürtünmesini yenecek boyuta geldiğinde fay ani olarak hareket eder ve böylece odaktan çevreye yayılan sismik dalgalar depremin ana şokunu oluştururlar. Bir fay düzlemi üzerindeki pürüzler ana şok ile kırılır, fay blokları fayın türüne göre farklı yönlere kayarlar, ancak deprem etkinliği sona ermez.
Blokların sakinleşmesi, fay düzlemi üzerindeki daha küçük pürüzlerin kırılması, yakındaki daha küçük fayların da tetiklenerek kırılması ve durulması için bir süre gerekir. Genel olarak ana şoku oluşturan fay üzerinde ya da yakın çevresinde oluşan ve ana şoktan sonra oluşan depremlerin tümü artçı deprem olarak tanımlanır. Artçı depremler, deprem büyüklüğü ile de orantılı olarak aylar hatta yıllarca sürebilmektedir.
Deprem fırtınası adıyla bilinen ve küçük ve orta büyüklükteki depremlerin iç içe geliştiği sismik etkinlik, ülkemizde Batı Anadolu ve Ege Denizi’nde sıkça yaşanmaktadır.
Deprem fırtınaları, yer kabuğunun ince olduğu, çok sayıda birbiriyle kesişen fayların bulunduğu, ısı akısı yüksek, sıcak su, gaz ve magma hareketi olan yerlerde görülmektedir. Deprem fırtınaları günler, haftalar, aylar hatta nadiren yıllarca sürebilmektedir.

SINDIRGI’DAN SİMAV’A YER KABUĞU NEDEN GERİLİYOR
Batı Anadolu, dünyanın en sık deprem üreten bölgelerinden biridir. Milyonlarca yıldır Batı Anadolu ve Ege Bölgesi senede 3-4 santimetre hızla kuzey-güney yönünde genişlemekte (örneğin Edirne ile Datça birbirinden senede 4 santimetre kadar uzaklaşmakta), bölgede çok sayıda fay ve bunlara bağlı olarak depremler meydana gelmektedir. Batı Anadolu’daki fayların boylarının kısa olması nedeniyle deprem büyüklükleri, nadiren 7.0’nin biraz üzerine çıkabilmektedir.
10 Ağustos 2025’te Sındırgı (Balıkesir) ile Akşehir (Konya) arasında 360 kilometre kadar uzanan fayın en batı ucunda, Sındırgı ilçesinin biraz kuzeyinde 6.1 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.
Depreme ait bilgiler bunun kuzey tarafı alçalan normal bir fay tarafından oluşturulduğunu gösteriyordu. Bu tür bir depremde artçıların Sındırgı’nın kuzeyinde yani fayın alçalan tarafında olması ve birkaç haftada sönümlenmesi beklenirken deprem etkinliği beklenenden çok daha uzun sürdü ve yine beklenenin aksine güney tarafta yoğunlaştı.
Deprem etkinliği nispeten azalarak sürerken 27 Ekim’de Sındırgı güneydoğusunda 6.1 büyüklüğünde bir deprem daha oldu. 8 Kasım saat 19.00 itibarıyla bu deprem fırtınası içerisinde meydana gelen deprem sayısı 16 bine yaklaştı ve bölgede depremler olmaya devam ediyor.
Sındırgı çevresindeki bu iki depremle onları izleyen depremlerin hangi nedenden kaynaklandığı henüz net olarak ortaya konulabilmiş değil. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) tarafından yapılan değerlendirmede bu depremler magma hareketiyle tetiklenen faylara atfedilirken AFAD raporunda, etkinliğin Sındırgı Fayı tarafından yaratıldığı ileri sürülüyor. Bazı araştırmacılar, magma etkinliğinden yana açıklamalar yaparken bazıları Sındırgı güneyinde daha önce bilinmeyen fayların olduğunu savunuyorlar. Ancak her iki görüşü de tamamen destekleyen ya da çürüten bilimsel bir veri henüz yayınlanmış değil, tartışma bilimsel camiadan çok medyada sürdürülüyor, böyle olunca da bir bilgi kirliliği ortaya çıkıyor.
Öte yandan, zaten çoğu zaman hissedilmeyecek kadar küçük depremlerle sarsılmakta olan Gördes’in güneyinde, 6 Kasım’dan itibaren sayı olarak artış gösteren bir sismik etkinlik başladı. 6-8 Kasım arasında bu bölgede 3.1 ve 6.0 büyüklükte 60 deprem meydana geldi. Bu depremler hala sürüyor.
Yakın yöredeki bir diğer etkinlik ise Simav kuzeyinde nisan ayı ortalarından itibaren sürmekte, burada da 8 Kasım’a kadar en büyüğü 5.4 ve 13 tanesi 4.0 ile 5.0 arası büyüklükte, 4 bin civarında deprem meydana geldi. Sındırgı’ya benzer bir tartışma bu bölge için de mevcut.

ULUSLARARASI İŞ BİRLİĞİ ŞART
Her ne kadar farklı görüşler medyada kesin ifadelerle savunulsa da her üç bölgedeki depremlerin hangi nedenlerle geliştiği detay yüzey ve yer altı çalışmaları yapılmadan netleşmeyecek gibi duruyor.
Bölgede bilinmeyen aktif faylar var mı, bunlar üzerinde eski depremler olduğuna dair kanıtlar var mı, yer altında bir magma kütlesi ya da kütleleri var mı, varsa bunların geometrisi ve dinamiği nedir, hangi fayları etkileme olasılığı var gibi çok sayıda soruya yanıt vermek için uluslar arası işbirliği ile Santorini’deki gibi bütünleşik jeolojik, jeofizik ve jeodezik çalışmaların yapılması gerekiyor.
Bu soruların cevabı sadece bilimsel açıdan değil, aynı zamanda yeni yerleşimlerin planlanması ve gelecek deprem olasılıklarının belirlenmesi açısından da son derece önemli. Söz konusu çalışmalar yapılmadan yeni yerleşim yerlerinin planlanması yeni riskler yaratabilir. Nedeni net olmasa da bölgede depremler sürüyor ve daha uzun süre yöre halkı bu tür depremlerle birlikte yaşayacak.


