Gelişen teknoloji sayesinde, araştırmacılar ve bilim insanları artık daha önce ulaşılması imkansız kabul edilen bölgelere ulaşabiliyor. Örneğin, kısa bir süre önce okyanusun en derin noktasına ulaşan bir robot, önemli keşifler yapmayı başardı.
Nisan ayında ise araştırmacılar, Kuzey Makedonya‘da antik bir medeniyetin başkentini ortaya çıkardıkları bir keşfe imza attı.
Bu ayın başlarında, Dubai çölünde yapılan arkeolojik çalışmalarda, 5 bin yıl önce inşa edilmiş gizemli bir şehrin izleri bulundu.
Bu da gezegenimizin hala ne kadarını keşfetmediğimizi gözler önüne seriyor.
140 BİN YILLIK BİR KAFATASI BULUNDU
Son olarak, Endonezya kıyılarında çalışan bilim insanları, insanlığın kökenini yeniden yazabilecek çığır açıcı bir keşif yaptı.
Java ve Madura adaları arasındaki Madura Boğazı’nda, Homo erectus türüne ait bir kafatası, kum ve mil tabakalarının altında tespit edildi.
Bu kafatasının yaklaşık 140 bin yıl boyunca burada hareketsiz kaldığı ve 2011 yılında, yaklaşık 36 farklı türden 6 bin hayvan fosiliyle birlikte bulunduğu tahmin ediliyor.
14 yıllık araştırmanın ardından bilim insanları fosillerin yaşını ve türünü belirlemeyi başardı.
Araştırmacılar, bu bulgunun antik insan yaşamına dair nadir bilgiler sağlayabileceğini ve Sundaland adı verilen antik bir şehrin kanıtı olabileceğini öne sürüyorlar.
Ancak bu, bildiğimiz Atlantis efsanesiyle karıştırılmamalı.
GEYİK FOSİLLERİNİN GİZEMİ
Hollanda’daki Leiden Üniversitesi’nden arkeolog Harold Berghuis, konuya ilişkin demecinde, “Bu dönem, bölgedeki hominin (insansı) popülasyonların büyük morfolojik çeşitliliği ve hareketliliği ile karakterize ediliyor” ifadelerine yer verdi.
Berghuis, şöyle devam etti:
“Bugüne kadar araştırmacılar, Homo erectus’un uzun süre Java adasında izole bir şekilde yaşadığını düşünüyordu. Ancak yeni bulgular, Javalı Homo erectus’un deniz seviyesinin daha düşük olduğu dönemlerde Sundaland çevresindeki ovalara yayıldığını gösteriyor.”
Öte yandan, bölgede çok sayıda geyik fosilinin keşfedilmesi de önemli kabul edildi; zira geyiklerin genellikle açık alanlar ve çayırlıklar tercih ettiği biliniyor. Bu da bölgenin bir zamanlar nasıl bir çevre ve peyzaja sahip olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor.
Diğer tortul fosiller de, antik şehrin bir zamanlar zengin bir nehir ekosistemine sahip olduğunu gösteriyor.
ATLANTİS İLE KARIŞTIRILMAMALI
Su altı şehirleri genellikle Atlantis efsanelerine ilham verse de, bu keşfin bağımsız bir şekilde değerlendirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Su altı teknolojilerinin giderek gelişmesiyle birlikte, araştırmacılar hem antik medeniyetleri ortaya çıkarmayı hem de bu antik sular altında kalmış toprakları insanlık tarihine kazandırmayı umuyor.
SUNDALAND NEDİR?
Sundaland, Güneydoğu Asya’da tarih öncesi dönemde geniş kara parçalarını kapsayan bir bölgenin jeolojik adıdır.
Günümüz Malezya, Endonezya (özellikle Sumatra, Java, Borneo), Tayland ve çevresini kapsayan kara kütlelerinden oluşur.
Buzul çağları sırasında, deniz seviyesi daha düşük olduğu için bu alanlar birleşik bir kara parçasıydı. Deniz seviyesi yükselince, bu kara parçalarının büyük kısmı sular altında kaldı ve bugün bildiğimiz adalar oluştu.
Sundaland kavramı, özellikle arkeologlar, jeologlar ve antropologlar tarafından kullanılır ve ‘sular altında kalmış kadim kara parçaları’ anlamına gelir.
Bu bölgenin, tarih öncesi insan yerleşimlerine ve medeniyetlerine ev sahipliği yaptığı düşünülmektedir. Bu nedenle bazen ‘kayıp kıta’ benzetmesi yapılır.